Kimler Geldi Kimler Geçti

Cuma, Nisan 27

Çaldı çaldı çaldı...Açmadı

Onu aradım.
İlgiye,sevgiye muhtaçtım.
Çaldı çaldı çaldı...
Bu süre içerisinde kalbim yerinden fırlayacaktı.
Açmadı.
Bir kez daha öldüm...
Sesini duyamadığım için bugün.


Kalbim acıyor...


...

Pazartesi, Nisan 23

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!



Facebookta dolanırken gördüğüm bu yazıyı çok beğendim.Sizinle de paylaşmak istedim.Evet facebookta yararlı şeyler de var.Tüm çocukların ve çocuk kalanların Atamızın bize armağanı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramını kutluyorum.Ve Okuduğum bu güzel yazıyı paylaşıyorum sizinle.


Sorunumuz demokrasi değil ahlak ve vicdan




23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun

Sevgili okurlar; bugün yine çok önemli bir günü kutluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve demokrasisinin ilk adımı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi 92 yıl önce Mustafa Kemal’in önderliğinde bir avuç vatansever tarafından atılmıştı.

Diktatör(!) Atatürk

Ne yazık ki bugün bir kısım Türkiye sevgisizi Cumhuriyet’in ilanını ve devrimleri karalamak için Atatürk’e açıkça dil uzatmaktan çekinmiyor, Atatürk’ü “diktatör” olarak tanımlamayı “demokratlık” gereği gibi sunmaya çalışıyor. Çok yazık.

Ne diktatörü?

Oysa farkında olsalar da söylemiyorlar; O Atatürk 620 yıllık bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir devlet yaratıp, padişahın kulu olan milyonları devletin sahibi birer vatandaş haline getirmiş ve bugün vardığımız demokrasinin temelini atmıştı.

Diktatör olsaydı

Atatürk ve bir avuç vatanseverin kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyeti, eğer bir diktatörlük olsaydı, araya giren ve 60 milyon insanın ölümüne yol açan İkinci Dünya Savaşı dâhil 23 yıl içinde çok partili hayata geçebilir miydi? Bunlar diktatörlük görmemiş.

1900′ün ilk yarısı

Birinci Dünya Savaşı imparatorlukların bitirildiği büyük savaştır. Avrupa’daki hemen bütün imparatorluklar ve krallıklar yıkılmış yerlerini üniter nitelikli ve ulusa dayalı devletler almıştı. Türkiye Cumhuriyeti de bu anlayışla kurulmuştu.

Misak-ı Milli

Atatürk bu büyük savaşın sonunda dünyada kurulan yeni dengeleri elbette biliyordu. Ancak Sevr ile sadece iç Anadolu’ya sıkıştırılmış Türkiye’yi kabullenmenin mümkün olmadığı da ortadaydı. Misak-ı Milli sınırları böyle çizildi.

Kurtuluş Savaşı

Yeni devletin Osmanlı’nın eski sınırlarına asla kavuşamayacağı elbette çok açıktı. Ama en azından Anadolu’nun tamamı ve İstanbul mutlaka kurtarılmalıydı. Kurtuluş Savaşı işte bu anlayışın sonucudur. Emperyalizme ders verilmiştir.

Avrupa’ya bir bakalım

Aynı dönemde Avrupa’da sınırlar bu kez kesin hatlarla yeniden belirlenmişti. Ancak kıtanın emperyal güçleri yerine yükselen değer faşizm olmuştu. İtalya, Portekiz, İspanya ve Almanya birer birer faşizmin egemenliğine girdi. Demokrasi yoktu.

Aynı dönem Türkiye

Türkiye ise Atatürk’ün önderliğinde faşizme uzak durdu. Atatürk sınıf tahakkümüne dayanan komünizmi benimsemediği gibi şiddetli bir disiplini öngören faşizme de hiç prim vermedi. Onun hayalinde çok partili bir demokrasi vardı.

O kadar kolay değil

Ancak padişahın kulluğuna alışmış, üstelik dini hassasiyetleri ağır basan bir toplumu bir anda demokrasiye geçirmenin güçlüğü de ortadadır. Atatürk bu nedenle öncelikle yeni devletin kurumsal temellerini atmaya çalıştı. Laikliği çok önemsedi.

Türkiye laik olmalıydı

Demokrasinin temel dayanağı laikliktir. Aksi takdirde demokrasinin yaşatılması, özgürlüklerin içe sindirilmesi, çağa ayak uydurulması ve uygarlık yolunda büyük adımlar atılması mümkün değildir. İşte Atatürk’e bu nedenle saldırıyorlar.

Avrupa faşizmi

Avrupa’nın yarıdan fazlasının faşizme yönelmesi, elbette Türkiye’deki demokrasinin hızlı gelişmesine de engel olmuştur. Özellikle Alman faşizmi, kapitalizmin beşiği Amerika’da bile sempati toplarken Türkiye’nin işi kolay olur muydu?

Demokrasi için savaş

Buna rağmen Türkiye büyük badirelerden geçerek devletini kurumsal hale getirebildiği gibi demokrasisini de kurmayı başardı. Elbette ilk başlarda çok ideal olmasa da verilen mücadeleleri kimse yadsıyamaz. Türkiye 1950′lere alnının akıyla geldi.

Demokrasiden hiç sapılmadı

Geçmişe dönüp baktığımızda, kimi darbeleri bahane ederek demokrasi yolunda büyük acılar çektiğimizi ve büyük bedeller ödediğimizi söylemek gerek. Ancak gerçek olan şudur ki, her şeye rağmen hiçbir zaman demokrasiden vazgeçmek düşünülmedi.

Bugünkü demokrasi

Türkiye’nin gençlerinin ve önemli bir AKP’li kesimin sandığı gibi demokrasi konusunda önemli adımlar şu son 10 yılda atılmadı. Olan sadece Avrupa Birliği uyum yasalarının kabul edilmesi, bunun adeta beyin yıkar gibi propagandasının yapılmasıdır.

Yalan söylüyorlar

Medyada hâkim olan sesler son 10 yılda demokrasi yolunda büyük adımlar atıldığını söylüyor. Dayanakları ise her gün bir generalin tutuklanması. Oysa askerlerin tutuklanabilmesi demokrasinin değil, iktidarın güçlü olduğunun göstergesidir.

40 yıl öncesi

Bazen 40 yıl önceki demokrasimizin daha mı iyi olduğunu düşünmeden edemiyorum. NATO’nun ordumuza biçtiği “Komünizmle mücadele” görevine rağmen müthiş bir demokrasi savaşı verilebiliyordu. Bugünkü rahatlığımızı o günlere borçluyuz.

Bugün mücadele yok

O geçen yıllar içinde pek çok kişi eziyet çekti, ağır beller ödedi, ama demokrasi hiç gerilemedi. Bugün ise demokrasi nutukları atanlar aslında iktidara payanda olmaktan başka bir şey yapmıyor. Demokrasiyi sulandırıyor, yozlaştırıyor, ayağa düşürüyor.

Yeni demokrasi tarifi

Bugünkü çığırtkanların demokrasi tarifi çok basit; dindarsan, türbana destek veriyorsan; hiç sormuyor, iktidarı eleştirmiyor, karşı çıkmıyor, hep baş eğiyorsan, muhalefeti suçluyor, bir parça da Kürt hakları diyorsan demokratsın. Yoksa…

Tek bir soru

Bugün demokrasi nutukları atanlara tek sorum var: “Madem demokraside büyük adımlar atıldı, neden demokrasinin kalesi olan Meclis’in üyeleri tek kişi tarafından belirleniyor?” Mantıklı bir açıklama getirin ben de sizin gibi demokrat olayım.

Demokrasi hep gelişir

Açıkça söylüyorum ki, Türkiye’nin demokrasi sorunu yoktur. Demokrasi bir süreçtir ve her gün gelişir. Diyalektiğin gerektirdiği de budur. Önemli olan insanların demokrasiyi benimsemesi, özümsemesidir. Böyle oldukça korkulacak bir şey olamaz.

Sorunumuz ahlâk

Türkiye’nin asıl sorunu ahlâkidir. Demokrasiye inanmayanların, demokrasiyi bir araç, bir oyuncak gibi kullananların samimiyetsiz ve ahlâksız davranışları kafaları karıştırdığı gibi demokrasinin gelişmesini de kısmen engeller. Bu oyun bozulmalıdır.

Aydın ihaneti

Demokrasilerde asıl güç halktır ama gücün ivmesini o ülkenin aydınları yaratır. Türkiye’de şu anda itici güç olması gereken aydınlar bunu yerine getirmiyor. Daha da ötesi, büyük bir çoğunluğu tam bir ihanet içinde. Ama ne yazık ki sesleri çok çıkıyor.

Geçmişin acıları

Aydınları bu ihanete ve ahlâksızlığa götüren faktörlerin temelinde geçmişte yaşanmış acı olaylar var elbette. Ama bu acılar, Türkiye’nin giderek daha totaliter hale gelmesine seyirci kalmak, hatta buna destek vermek için bahane edilemez.

Bir gün uyanacaklar

Üzülerek yazıyorum ki, ihanet içindeki aydınlar elbette bir gün uyanacaklar. Ama o gün ne hayallerindeki demokrasi kalmış olacak ne de alıştıkları yaşam biçimi. O zaman seslerini çıkarmak isteseler de nefesleri yetmeyecek. İşte bu, büyük acı olacak.

Hepinize iyi haftalar dilerim.



Can Ataklı - Vatan 23/04/2012

Dikkat Çekme Çabaları


Bazı insanlar var ki ilgi çekmek için herşeyi yapıyorlar.Özellikle kızlar.Gerçekten kendinizi bu kadar küçük duruma düşürmeyin bence.Utanıyorum ben sizin yerinize.Yani anlamıyorum ki herkesin gözü sende olunca ne olacak?Matah bir şey mi yapmış olacaksın?Egon tavan mı yapacak mutlu mu olacaksın kendini ünlü gibi mi hissedeceksin?Hepsi birden galiba.Oysa önemli olan sen kendini farkettirmemeye çalışmadan farkedilmeden.Ama zaten öyle olmadığın için yapıyorsun bunu.Kimse senin farkında olmayacak sen bağırmasan ortalıkta ben buradayım diye.Hiçbir özelliğin yok çünkü.Hiçbir farkın yok diğer insanlardan.Benim gözümde bir hiçsin sen.Evet bazen işe yarayabilir bu abartılı gülüşlerin, bağırarak konuşman,çekinmeden insanlarla dalga geçmen hem de başka insanların içinde ama bu seni değerli biri yapmaz.Değerli değilsin.Oysa belki edebinle otursan abartılı kahkahalar atmak yerine ufak bir tebessüm etsen daha dikkat çekeceksin.Küfürlü konuşmak ya da sürekli erkek muhabbeti yapmak yerine diğer insanların bilmediği ya da nadiren bildiği önemli bir bilgiyi paylaşsan daha çok dikkatini çekeceksin insanların.Ya da senin amacın erkeklerdi değil mi?Üzgünüm.Gerçekten erkekleri etkilediğini mi zannediyorsun peki?Evet belki görünüşte öyle olabilir;ama onlar dalga geçiyor içinden seninle.Seni umursamıyorlar ki.Sen onlar için geçicisin.Bunun farkında ol lütfen.Senden nefret etmiyorum.Hatta belki iyi bir insansın.Ama herkes gibi olmaktan vazgeç.Farklı biri olmaya çalış.Çok oku,.çok gez,çok gül,çok arkadaşın olsun bunlar güzel bir şey.Ama abartmadan.Ve bunu hava konusu yapmayıp dikkat çekmeye çalışmadan.Tamam mı canım?Hadi öptüm seni.

  Bu arada sözüm bir kişiye değil.Genel olarak konuştum.Ama birine gibi konuştum.O kişi hepimiz olabiliriz :)

Cumartesi, Nisan 21

Yaprak Kesme Sanatı






















Ne kadar güzel değil mi?Gerçekten ustalık isteyen bir sanat :)





Ay Pek Bir Şekersin Ödülü :) (Mim)



Biricitim beni untumamış yine sağolsun.Ödül vermiş bana kocaman öpüyorum onu :) Ödülümüz ay pek bir şekersin ödülü :)


1.Mesleğin seni mutlu ediyor mu?
Öğrencilik mi?Ah kesinlikle çok mutluyum.Harika bir eğitim sistemimiz şifresiz sınavlarımızla tam istediğim gibi bir meslek.Kazanmak için sürekli çalışmaktan bahsetmiyorum bile!
Gördüğün gibi mutluyum.:)
2.Dilediğin meslek miydi?
Taktınız mesleğe hehe :) Öğrencilik çocukluk yıllarımdan beri hep hayalini kurduğum bir meslekti gerçekten diyemiycem çocukluğumdan beri öğrenciyim çünkü.Fiyatı da pek iyi değil biliyor musun?Ailemizden aldığımız harçlıklar yetmiyor bazen :/ 
3.Yalnız mı ilişkide mi yaşamayı tercih ediyorsun?
Muhtemelen daha önce söylemişimdir ben gerçek aşkı arıyorum ve iki yıldır yalnızım.Bunun yalnız yaşamak ya da ilişkide yaşamakla bir alakası yok benim için.Ben sadece iki günlük olmayan ömür boyu sürecek olan bir aşk arıyorum.Şu an istesem de birisiyle birlikte olamam.Bunu karşımdaki insana da kendime de yapamam.Aşk bence çok değerli bir şey.Gerçek kişi olduğuna inanmadığım birisiyle birlikte olmaktansa sonsuza kadar yalnız kalmayı tercih ederim.Ve sanırım öyle olacak gibi gözüküyor :) 
Arkadaşlarım ailem çevremdeki insanlar şaşırıyor birisiyle birlikte olmamama.İllahi olmak zorunda mıyız kardeşim?Allah allah gel de anlat.Aşk çok yüce bir şey benim için.Aşkın tesadüfen olduğuna inanıyorum.Daha önceden tanıdığım birine karşı bir şeyler hissetmem mümkün değil benim için.Anlık olmalı onu gördüğüm anda kalbim her zamanki monoton atışını bozup farklı bir şekilde atmalı.Onun o olduğunu anlamalıyım.Anlıyor musun?Boşver kimse anlamıyor beni.
4.Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin?Dürüst ol.
Ya dürüst olmak gerekirse ben hiç yalan söyleyemem.Gerçekten.Keşke söyleyebilsem.Olmuyor yapamıyorum kızarıyorum bozarıyorum.Zaten genelde yalan söylemem.Hiç sevmem de.Ama bazen gerekli oluyor.Ödevini neden getirmedin kızım?O an dünyanın en iyi senaryosunu yaratıyorum kafamda ama söyleyemiyorum söyleyemem de.Söylemek istesem de olmuyor çıkmıyor ağzımdan mal gibi bakakalıyorum.Aileme yalan söylemeyi hiç sevmem özellikle.Ailesine yalan söyleyen ergenleri de sevmem.Mesela ayşelerde ders çalışmaya gidiyorum deyip aslında tanjularda kalanlardan okul harcımı yatırdım deyip onu kumarda harcayanlardan vb.
Sonuç olarak söylemem.Ama çok önemli durumlarda söylerim mecburi olarak.
5.Yabancı dil konuşuyor musun?
Ne yalan söyleyeyim konuşamıyorum.Ama okulda ingilizce puanlarım çok yüksek.Grameri biliyorum.Ama konuşmaya geldi mi tıkanıyorum.Anlıyorum ama konuşamıyorum.Bazen anlamıyorum ama konuşabiliyorum öyle terslikler de oluyor ben de anlamış değilim o,O
6.Rüyandaki evde oturuyor musun?Taşınmak ya da yuurt dışına gitmek istiyor musun?
Evimizden memnunum ilerde böyle bir evim olurdu herhalde annem çok zevklidir ilerde onunla birlikte döşemeyi düşünüyorum zaten :) Taşınmak mı kesinlikle İzmir'de yaşayacağım ben.İzmir hayalim resmen.Ama üniversiteyi İstanbul'da okumayı düşünüyorum.Yurt dışına gitmek istiyorum.Meslek alanımda yüksek lisans yapmak için
Bu onunla yaşamayı hayal ettiğim evdi...




7.Mobilya değiştirmeyi seviyor musun?
Hı-hı evet çok severim.Her yaz geldiğinde evdeki mobilyaları değiştiriyorum.Kocam da çok anlayışlı sağolsun para konusunda hiç canımı sıkmıyor! -,- 
Abi ne mobilyası ya küçücük bir kızım ben hehe:) 
Ama sanki büyükmüş gibi yorum yapacak olursam sevmem israfa gerek yok kalitelisinden alıp 10 yıl boyunca onu kullanırdım:)
8.Çevreye hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Soğuk havalarda yiyecek bulamazlar diye her sabah kapının önüne sütlü ekmek koyuyordum herhangi bir hayvan gelip karnını doyursun diye.Ama hiç dokunulmamıştı tabağa.Sonra bir baktım her gün kapıya gelen kediciklerim olmuş :) Su koymayı da ihmal etmiyordum tabi.Şu sıralar hiç gelmiyorlar unuttular beni :((
Ayrıca yere çöp atanlara çok sinirleniyorum.Uyarıyorum.Hayvanlara zarar verenlerden iğreniyorum tiksiniyorum!Belki siz de denk gelmişsinizdir çok sinirleniyorum böyle insanlara öldüresim geliyor!Gereksiz lambaları kapatıyorum.Deodorant çok kullanmamaya çalışıyorum.Parfüm ne kadar kullanmamaya çalışsam da parfümsüz olmuyor üzgünüm :( Suyu çok harcamamaya çalışıyorum falan filan öyle yani.


9.Televizyon ve filmleri sever misin?
Televizyon sevmem filmleri severim.Televizyonu nadiren izlerim.Beğendiğim arkadaşlarımdan duyduğum bir iki dizi vardır ama takip etmem arada denk gelirse bakarım sonra da sıkılıp kalkarım zaten başından.Filmlere bayılırım ama.İleride film arşivim olacak inşallah :)
10.Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?
Allahıma şükürler olsun hiç kötü huyum yok :) Sigara uyuşturucu vb şeyleri zaten kullanmıyorum.Kötü huy olarak normalde çok neşeli sakin bir insanım ama bazen öyle sinirleniyorum ki kendim de anlam veremiyorum kendime.Sonra üzdüğüm birileri varsa içim rahat etmiyor gidip özür diliyorum.Bu huyum olmasa iyi olurdu hemen sinirlenmeseydim.Aslında sakinimdir ama bazen zıvanadan çıkıyorum işte.:/
11.Loto veya benzeri şans oyunu oynar mısın?
Yok ya oynamam.Şansım yoktur çünkü:))
Gelelim mimlediklerime            

Unuttuğum varsa lütfen söylesin saat geç olduğu için aklıma gelenleri yazdım.Bazı arkadaşlar mim yapmayı sevmiyor cevaplamıyor o yüzden onların ismini yazmadım yoksa hepinizin bilogu şeker mi şeker:)
Hadi sağlıcakla kalın şekerlerim :))

Cuma, Nisan 13

Günlük Vol5

Birinci sınavlar bitmeden ikinci sınavlar başlıyor.İçimden kocaman bir lanet olsun diyorum.Çok yakında hem de pazartesi günü -,-

Bize ne zaman haber veriyorlar çarşamba günü onu da edebiyat hocamız söyledi yoksa kimsenin bize haber vereceği yok.Kızıyorum böyle olunca.Bir hafta önce çalışmak var 3 gün önce çalışmak var.Ayrıca yaptıkları da çok büyük sorumsuzluk.Neyse

Pazartesiye bitmesi gereken bir adet geometri test kitabı bir adet matematik test kitabı var.Ha üstelik hala geometriyle alakasında kuşkulandığım origami ödevim var.Projeyi normalde geometriden almıştım ama matematikçimiz tüm sınıfa verdi ayrıyetten.Matematiği günü gününe çözdüğüm için sorun yok ama geometri çok boş.Yandık vallahi yandık.Yarın dersaneye gitmesem mi ne yapsam?Of of.

Bu şarkı iyi gider şimdi tık^

Bugün dilruşumla birlikte spor salonuna gittim denemek için.Çok iyi gerçekten baya terledim.Önemli olan da o zaten.Yazılmayı düşünüyorum ben de.Hoca da çok tatlı bir bayan.Sadece bayanlara özel en güzel yanı da  çok rahatsınız :) Ayrıca dilrubayla o kadar eğleniyoruz ki.Gerçekten dostum diyebileceğim nadir insanlardan :) İnsanın kafasına göre bir arkadaşı olması çok güzel bir şey gerçekten.


Sonra kızlarla bisiklet binecektik.Saat 18:00'da. O kadar yorgundum ki anlatamam.Ama yine de onlara ayıp olmasın diye gittim.Oysaki Deniz gelmiyormuş.Biz Büşrayla takıldık.İlk saatlerce kedileriyle oynadık tabi.Kedisinin adı Venüs.En tatlısı oydu.Diğerlerinin adını bilmiyorum aklımda kalmadı.Annesinin adı Pakizeydi sanırım.Şeker şeyler ya açık havada öyle tatlı oyunlar oynuyorlar ki alıp yemek istedim onları :)


Geçen gün yolda giderken de bir tane golden gördüm.Dakikalarca onu sevdim dayanamadım.Öyle tatlıydı ki. :) Amca en sonunda biz gidiyoruz artık demek zorunda kaldı yoksa benim bırakacağım yoktu.Hayvanları çok seviyorum ya gerçekten.İlerde evimde onlarca hayvanım olsun istiyorum :)

Neyse sonra büşün bisikletini binbir güçlükle dışarı çıkardık.O kadar tozlanmış ki anlatamam :D
Baya da ağırdı.Babasının bisikletiymiş.Ama ben güçlü biri olduğum için hemen taşıdım.Asıl zor kısmıysa büşranın bisiklete binmesi ama bisikletten inememesi.İlk duyduğumda kahkahalarla güldüm.Çok komiğime gitmişti ya.O ne garip şey biniyorsun ama inemiyorsun.İnanın ilk şaka yapıyor sanmıştım ama o halini görünce inandım gerçek olduğuna.Binerken de yardımcı oldum biraz sürdü ama duramadı.Sonra dolaşalım biraz dedik.Saftirik duramıyor biz yollarda geziyoruz öyle şey mi olur ya.Araba çarpıyordu biliyor musunuz :s son anda önüne geçip durdurdum onu az kalsın çarpıyordu ya bana fena çarptı bisikletiyle ama kaza olmadı ya :s


Sonra bu işin böyle olmayacağını söylerek ona ilk önce bisiklete nasıl bineceğini öğrettim.İki üç defa da kendisi yaptı.Binme kısmı tamamdı.Sonra inmeyi de öğrettim.İki üç örnekten sonra o da tamamdı.O kadar sevindi ki anlatamam. Canım ya:) Onun gözünde kahraman oldum :D Sonra çok güzel sürdük birlikte.


Sonra yemeğe davet ettiler ama kalmak istemedim öyle emrivakileri sevmem.Ablasıyla babası da çağırdı ama babamın Didim'den geleceğini söylerek teşekkür edip reddettim.Başka zaman ayarlarız deyip evime gittim.Yollarda tek başıma bisiklet sürmeyi çok seviyorum.Özellikle yokuş aşağıyken gözlerime de kapatıyorum harika oluyor.Rüzgarın saçlarımı savurması hoşuma gidiyor.Uçuyormuşum gibi hissediyorum :))

Şimdi eve geldim baya laklak yaptık sanırım ya :) Uzun zamandır giremeyince böyle oluyor çenem açılıyor.Yazılarınızın hepsini okuyamıycam ne yazıkki çok zamanım yok buna.Bu hafta da çok  giremiycem büyük ihtimal merak edenlere şimdiden söyliyim hepinizi öptüm :))






Ne Olurdum Ki?/Mim

S.Darko  , Kuul'umsum ,  Mayam , Biricitim tarafından mimlenmişim. :) Hepinize teşekkür ediyorum kocaman artık bu mimi yapmaya karar verdim daha doğrusu zaman buldum diyebilirim biraz da kuulumsucuğumun sayesinde :))
Çok hoşuma gitmişti zaten bu mim hemen başlayalım :)
1) Yemek olsam ne yemeği olurdum?
Balık olurdum ben.Hem balığı çok sevdiğimden hem de çok yararlı olduğundan.Bol bol yiyin beyni geliştirir :) Özellikle gözü ve beyni çok yararlı biliyor muydunuz?Evet çok canice biliyorum ama işte :/
2)Müzik aleti olsam hangisi olurdum?

Kesinlikle piyano olurdum ben.Zoru severim ben.Beni öyle her isteyen çalmasın.Birazcık uğraşsınlar çaba göstersinler.Tuşlarla bir bağ kurmaları gereksin çalmaları için.Ayrıca öyle parçalar var ki insan kendinden geçiyor çalarken.
3)Araba olsam hangisi olurdum?
Çok pahalı bir şey olmazdım.Herkesin sevdiği şirin bir şey olurdum :)
4)Aylardan hangisi olurdun?
Haziran olurdum :)
Herkesi sevindirirdim gelişimle deniz sezonu açılıyor çünkü :)


5)Ayakkabı olsam hangisi olurdum?
Converse converse converse! Görünüşü bile cool bence.Ayrıca çok rahat herkes çıkarmazdı beni ayağından.O yüzden converse olurdum efenim.




6)Kıyafet olsam hangisi olurdum?
Pijamadan rahatı var mı?Bütün gün şık kıyafetlerimizle dolaşıyoruz eve gelince rahat pijamalarımızı giyip kurulmuyor muyuz koltuğa?Yalan mı ha yalan mı ? Değil.Pijama olurdum o yüzden.Ama şu hatunun üzerindeki gibi bir t-shirt de olabilirdim.


                                                                  Ya da
Beyaz yazlık bir elbise çok rahat ve hoş çünkü :)

7)Renk olsam hangisi olurdum?
Kırmızı ya da mavi olurdum bayılıyorum iki renge de.Ama bir türlü karar veremedim.
8)Hayvan olsam hangisi olurdum?
Bugün arkadaşımın kedisiyle saatlerce oynadım.Oysa kedileri çok sevmezdim.Ama bunlar yavruydu o kadar tatlılar ki bir oyun yapıyorlar görmeniz lazım.Kedi olmazdım ama uğur böceği olmak isterdim ben herkese uğur getiriyim :) Öyle olmasam bile heyecanlandırıyım insanları dilekleri kabul olacağına inanıp beni uçurduklarında.
8.Şu anda okuduğun kitabın 137. sayfasında ne var?
Sibiu'daki buluşmalarımız da,yaşadığımız bazı olaylar da her yolculukta meydana gelebilecek olağan şeylerdi, böyle şeyler daha önceki yolculuklarımda da başıma gelmişti.Normal dünyamızın dışına çıkıp her zamanki engeller ve önyargıları ardımızda bıraktığımız zaman serüvenlere daha açık oluruz.

      Efenim üzerinden bolcana zaman geçti.Bu mimi yapmayan varsa ben tarafından mimlidir haberi ola.Yorum yazması yeterli eklerim adını :)






Salı, Nisan 10

Günlük Vol4

Bugün üç dersimizde boştu okulda.Öyle olmasaydı ne işim var zaten burada :) Almanca ve iki ders coğrafya.Üzüldüm aslında genelde sevinilir böyle durumlarda.Ama almancadan sınavım vardı ve gerçekten çok çalışmıştım hemen olup kurtulmak istiyordum hem de ikinci sınavlar başlıyordu o yüzden almancanın boş olmasına üzüldüm.Coğrafyayı da çok seviyordum artık hocamız sağolsun anlatmıştım bir yazımda.O yüzden ona da üzüldüm.Ama eve gelecek olmama sevindim.Gelir gelmez de biloguma girdim hemen zaten :)) Bu arada kuulumsum ve biricitim beni mimlemişlerdi ama çok özür dileyerek yapamıyorum çok zaman geçti ayrıca manilerden pek anlamıyorum :/

Pazar günü facebookta çok yakın bir arkadaşımla konuşuyordum .Didimden arkadaşımdı işte.Didim'e gelicek misin dedi ben de hayır dedim yazın gelebiliriz herhalde dedim.Ona sordum karşılıklı konuştuk  baya işte.Şu an o İzmir'de okuyor.Konuşmamızın üzerinden bir saat geçtikten sonra annemler beni çağırdı sana güzel bir haber vericez diye.Didim'e gidiyoruz dedi.Nasıl sevindiğimi anlatamam ama.Arkadaşımla konuştuktan sonra böyle bir şey olması çok hoş bir tesadüf oldu gerçekten.

Didim'de çok fazla arkadaşım kalmadı çünkü liseye geçince herkes farklı yerlere dağıldı.Hem de kışın pek Didim'de olmuyor kimse.Genelde yazın bir araya gelebiliyoruz.Çok yakın bir arkadaşım vardı onunla buluştuk o orada okuyor çok zeki bir arkadaş gerçekten orada okuması üzücü oysa daha iyi bir yerlerde okuyabilirdi ama yurt meselesi filan işte :/ Onunla buluştuk hasret giderdik.Özlemişim cidden.

Ama bir şey diyeyim mi kışın Didim'de yaşanmaz gerçekten.Ya gidecek doğru düzgün bir yer yokki ya.Buradan küçümsüyormuşum çok havalıymışım gibi bir sonuç çıkarmayın lütfen ama gerçekten öyle.Durum öyle olunca burger kinge gittik biz de tatlı yedik.Hava da o kadar soğuktu ki şansıma.Ben de sıcak olur diye yazlık bir şekilde giyinmiştim.Dondum vallahi dondum brrrr.Oradan annem ve onun çok yakın bir arkadaşı var Gülizar teyze ve onun ablamla yaşıt olan bir kızı benden üç yaş küçük olan oğluyla birlikte İlksan Tesislerine gittik.Deniz kenarında bir restaurant.Ben sonradan gittim tabi arkadaşımla buluştuğum için zaten orayı bulana kadar ölüyordum ya.Denizi özlemişim ama :)) Deniz havası farklı bir ya kim ne derse desin.



Köpeğim var demiştim ya artık yok! :s Babam Korsan'ı bir lokantaya vermiş.Arada yemek götürüyormuş ama artık bizim köpeğimiz değil istediğim zaman sevemiycem oysaki çok özlemiştim onu...İsteyerek vermedi o da Korsan sayesinde geçen sene evimiz yanmıştı bizim ayrıca bakmak çok zor cidden ya çünkü Aydın'a gelip gidiyor kim yemek verecek o sürede ona komşularımız çok yardımsever değiller zaten.Ama terastan baktığımda onu göreceğim hissine kapıldım birden gözlerim hep onu aradı mangal yapmıştık kemikleri Korsan'a veririz demiştim ama sonra artık onun olmadığı aklıma geldi...Öyle işte.


                                                              İşte aşkım ve ben...


Sonra da döndük Aydın'a.Ablam İstanbul'dan dönecekti daha da dönmesine bir saat falan vardı biz de öyle olunca annemin çok yakın arkadaşı olan Nursel Teyze'ye geçtik.Ben çok seviyorum Nursel Teyze'yi :) Onun kuşu vardı sürekli onunla oynadım.Adı Çıtır.Ama o kadar çekingen ki kaçtı sürekli benden.Zorla kafesinden dışarı çıkarmayı başardım.Biraz uçtu yirmi dakika sonra filan tekrar kafesine girdi hiç anlam veremedim.Özgür olmak varken kafesine girmesi...Gerçi kafesi onun evi artık biz de yabancıyız zaten korktu bizden yavrum ya:)

Haftaya izmirdeki arkadaşımın doğum günü.Doğum gününde onun yanında olmak istiyorum umarım annem izin verir :) Arkadaşım davet etti beni cumadan gelir pazar dönersin diye.Hem benim için de değişiklik olur gezmiş olurum bakalım ama :))

Bu arada açlık oyunlarına gitmiştik Dilruşumla sınavlar yazılılar derken anca ayarlayabildik çok güzel gerçekten ben kitabı okumadım ama filmi çok beğendim gerçekten.İzlemeyen varsa izlemeli bence :)

Çok konuştum artık gidip test çözmeliyim.Bugün dersaneye gösterilecek 225 soru var.Hem de sadece dil anlatımdan.Ve ben hiç yapmadım çünkü ödevden pazartesi haberim oldu :/

Dersaneden çıktıktan sonra Feyzayla bir saat gördük onu alıcaz.O kadar hoş ki tam yazlık.İkimizin de tam istediği gibi oldu.Hem çok pahalı da değil 15 lira.Bir saat için uygun bir fiyat bence.Hiç uyduruk da değil fiyatına göre.

Neyse çenem düştü hepinizi öpüyorum canlarım :))

Salı, Nisan 3

Hayat Güzel :)

Aslında hiçbir sebebi yok değil mi gözlerinden akan yaşların?Sebebi yok ama sadece ağlıyorsun.Ağlıyorsun çünkü nedenini bilmiyorsun.İçinde bir sıkıntı var.Ve o nedeni bilinmeyen sıkıntı canını daha da acıtıyor.Canın acıdıkça gözlerindeki yaşlar  kıymığa dönüşüp kalbine batıyor birer birer.Ama sen ağlıyorsun.Hem de hıçkıra hıçkıra.Zaman duruyor o anda.Hiçbir şey umrunda değil.Sadece ağlıyorsun.O an kendine zarar vermeyi düşünüyorsun.Ama aslında zarar veriyorsun zaten bilmeyerek.Yaşamanın ne anlamı olduğunu düşünüyorsun değil mi sen de?Neden bu hayattayım ki sanki?Bu hayattan gitmeyi düşünüyorsun bir an için.Sonra gözünün önüne ailen geliyor.Onları arkanda gözü yaşlı bir şekilde bırakmaya gönlün razı olmuyor.Sonra sevdiklerinin senin üzerine toprak attığını hayal ediyorsun onların da gözü yaşlı.Vazgeçiyorsun bu düşünceden iliklerini donduruyor çünkü.Hem allahın yarattığı bu canı allahtan başka almaya kimsenin hakkı yokki.Sonra yaşadığın mutsuz anlar birer birer geçiyor gözünün önünden.Kendine daha da acı çektirmek istiyormuşsun gibi hepsini hafızandan şöyle bir geçirip hissediyorsun tekrardan yaşadıklarını.O sebepsizce ağladığın anlardan birine sevdiğin bir insan şahit olmuşsa ona da acı çektirmek istiyorsun.O da aynılarını hissetsin.Kalbini kırıyorsun.Aslında istemiyorsun böyle olmasını ama oluyor işte yapıyorsun.Sonra aklına birden bir köpeğin kendini sevdirmek için girdiği sevimli haller geliyor.Gülümsüyorsun.Yağmurdan sonraki toprak kokusunu hissediyorsun ciğerlerinde.Sevgiyle sana bakan evladın geliyor ya da aklına.Belki de bir dostunun sıcak bir gülümsemesi.Sevdiğin insanın sana seni seviyorum demesi belki...Sonra siliyorsun gözyaşlarını.Napıyorum diyorsun aynada kendine bakarken napıyorum ben?


Yaşamak çok güzel şey ümitli şey...O an daha da sıkı sarılıyorsun hayata.Birer kıymık gibi kalbine batan gözyaşları şimdi birer merhem olup kalbindeki yaraları iyileştiriyor.Artık daha güçlüsün.Hiç bu kadar güçlü hissetmemiştin belki de.Çünkü sen en umutsuz anında bile hayata bağlanabilen birisin çünkü sen müthişsin.Çünkü sen bir insansın.Yaratılışında olsa da ağlamak biliyorsun ki her gözyaşı gülebilmen için yüzünü temizler.Ve o an gülümsüyorsun.Dans etmek geliyor içinden.Çılgınlar gibi şarkı söylemek ya da!Hayat güzel çünkü.Hayat çok güzel...

Pazar, Nisan 1

İmkansız Aşk


Belki hala bir umut vardır bizim için.Dünya her gün güneşin etrafında dönmekten vazgeçmiyor,güneş her gün doğuyorsa belki biz de tekrardan kavuşuruz.Belki yıldızlar kayarken içten ve masum inanışlarla tuttuğumuz dileklerimiz gerçekleşir.Hiç derman bulunamaz denilen dertler derman buluyorsa biz de birlikte oluruz belki de eskisi gibi.İmkansız denilen şeyler pes edilmeden imkanlaştırılıyorsa imkansız denilen aşkımız da imkan bulur belki yaşamaya.
Bir bebeğin ilk gülümsemesi gibiydi aşkımız.Öylesine saf ve öylesine sebepsiz.Görenleri de gülümseten cinsten.Maşallah dedirtebilen.Melekler güldürürmüş ya bebekleri bizi hiç güldürmedi ki sevgilim.Bizim aşkımızı istemediler.Engel oldular.Oysa Allah istiyordu bizi.Tesadüf denilen bazen harika sonuçlar doğurabilen bazense içine meteor yağmuru yağmasını sağlayabilen o şey sayesinde bizi bir araya getirdi.
Bir annenin kaçırılmış olan evladına kavuşması gibiydi kavuşmamız.Sımsıkı sarılıp daha da kenetlenmiştik birbirimize çünkü bir daha kaybedebilirdik birbirimizi.O çaresizliği bir kere tatmıştık.O yüzden gözümüzden bile  sakınıyorduk birbirimizi.Ama sonra ne olduysa ayrıldı yine yollarımız.Kaybolmuş gibiydik.Bir bebeğin dünyaya geldiği an yaptığı şeyi yaptık.Ağladık.Tek farkımız onun nedenini bilmemesiydi.Bizse birbirimizden ayrıldığımız için ağladık.Özlediğimiz zaman özledim diyemediğimiz için.Mutlu olduğumuz zaman paylaşamadığımız üzgün olduğumuzda sana ihtiyacım var diyemediğimiz için sensiz yaşamanın anlamı yok diyemediğimiz için ağladık.Sadece ağladık.Ve sonra tesadüf yine tesadüf denilen o şey bizi ilk tanıştığımız yerde tekrar bir araya getirdi.Kaderin bir cilvesi miydi bu?Aynı günde aynı saatte aynı yerde olmamız  tesadüfle açıklanabilir miydi?O günden sonra hayatımızdan tesadüf kelimesini çıkardık.